Ocak 26, 2012

Demirbaş Şarl, Paslanmış Osmanlılar


Bu yazı NTV Tarih dergisinin Temmuz 2009 sayısından alınmıştır.



XII. Karl, nam-ı değer Demirbaş Şarl
18. yüzyıl başında, 18 yaşında İsveçli bir kral, Kuzey Avrupa’da Rusların tozunu atıyordu. Poltava Savaşı’ndan sonra Osmanlılara sığınan Demirbaş Şarl, beş yıldan fazla kaldığı Türk topraklarında Ruslara karşı mücadelesini sürdürdü ama İstanbul’dan destek bulamadı.Karlofça’yla duraklayan Osmanlı Devleti güçten düşerken Deli Petro’nun önderliğindeki Rusya bir Avrupa gücü haline geliyordu. Demirbaş Şarl’ın yarattığı tarihi fırsatları değerlendiremeyen Osmanlılar, vizyonsuz ve basiretsiz yöneticilerin elindeydi.

Osmanlı Devleti 1683′teki Viyana bozgunununardından tam 16 yıl savaştıktan sonra travmatik Karlofça Antlaşması’nı izmalamıştı ki, 1700′de eski dünyayi sarsan iki dev kriz birden patladı: İspanya Veraset Savaşı ve Büyük Kuzey Savaşı. İşte bu iki savaşın birbirlerine eklemlendiği yerde, Ukrayna’nın Poltava mevkiinde, 1709 Temmuz’unda tarafsızlığa heveslenerek topraklanacağını sanan Osmanlıların yazgısı değişti.

Öykümüzün baş kahramanı bir çocuktu; ama pek bildiğimiz türden değil. XII. Karl babasının ölümünden sonra 1697′de İsveç tahtına çıktığında 15 yaşını doldurmamıştı. İsveç’in düşmanları, bir çocuğun hükümdar olması üzerine harekete geçtiler. Karl’ın anne tarafından kuzeni olan Danimarka kralı başı çekmekteydi. Saksonya ve Rusya ile birleşen Danimarka, 1700′ün başlarında İsveç’e saldırdı. 18 yaşını tamamlamamış olan Karl, önce Danimarka’yı Zealand’da sürpriz bir hücumla yendi.

Ardından kendisinden dört misli fazla kuvvete sahip olan Rus Çarı Deli Petro’yu Narva’da perişan etti. Saksonya Elektörü ve Polonya Kralı “Güçlü August’u da bozguna uğratarak Polonya tahtından kovması uzun sürmedi. 1706′da İsveç, Polonya tahtına kendi adamı Stanislaf Lehçinski’yi getirerek esas düşman olarak addetiği Rusya’ya karşı yürümek için ileri bir üsse kavuştu.

Narva'da bozgun yaşayan Ruslar
23 yaşına kadar bunları başaran Karl, 1707′de Rusya’yı ele geçirmek üzere bu üsten harekete geçti. Temmuz 1708′de Holowczyn çarpışmasını kazandıysa da, Rusların her tarafı ateşe vermeleri üzerine ordusu gıdasız kaldı. 1708-1709 kışı, tarihe geçen en sert Rus kışlarındadır. Karl, Napoleon ve Hitler’in gelecekteki yanılgılarına düşmeden, ordusunu Moskova yolundan geri çevirerek Ukrayna’ya yöneldi.

II. August, nam-ı değer Güçlü August
Ünlü savaş tarihçileri Montgomery ve Dellbrük, 30 Yıl Savaşı’ndan (1618-48) beri Avrupa’nın başat askeri gücü olan İsveç’in savaşçı özelliklerini “çağdışı” ve “vizyon yoksunu” olarak nitelerler. Tarihçi sosyolog Perry Anderson içinse ortada “taşralı yönü” ağır basan bir sistem vardır. Oysa XII. Karl, 1708-1709′un çok sert kışına kafa tutamayacak kadar basiret sahibiydi. Tek yanılgısı -biraz da karşı tarafça aldatıldığı için- doğrudan veya dolaylı olarak Osmanlı yardımına güvenmesiydi.

Ukrayna o tarihte kimin borusunun öttüğü tam olarak bilinmeyen gri bir alandı; Kazakların kimden yana olduğu zamana ve zemine göre şekillenirdi. Kırım Tatarları ise bazen yükselen güç İsveç’e karşı Polonya’yı, bazen de Polonya’ya karşı ayaklanan Kazakları desteklerlerdi. En güçlü oymanları oluşturan Zaporog Kazakları, sırasında İstanbul’u bile basacak kadar cüretkar insanlardı. Aşırı düşkün oldukları özgürlüklerine o tarihlerde en çok Rusya’nın saygı gösterdiği inancındaydılar. Ama bu, Çar Petro’nun özgürlüklerini daraltma çabalarına en sert tepkiyi vermelerini de engellemedi ve efsanevi Kazak Atamanı İvan Mazepa 1708′de İsveçlilerle ittifaka girdi. Halbu ki Mazepa o zamana kadar Çar Petro’nun en yakın dostuydu.

İvan Mazepa
Kiev’in 350 km güneyindeki Poltava kalesini zorlamakta olan 25 bin İsveçli ve müttefikleri, burada iki misli kuvete komuta eden Deli Petro tarafından sıkıştırıldı. Kral’ın daha önce yaralandığı için komuta edemediği ordusu 8 Temmuz 1709 gecesi kaderi zorladı. İsveç ikmal kollarının daha önce Ruslar tarafından vurulması ve elde işe yarar sadece dört topun bulunması oyunu bozdu. İsveçlilerle müttefiklerinin kılıç artıkları, Osmanlı sınırını kollayan Dinyeper ağzındaki Özi Kalesi’ne sığınmaya uğraştılar.

Burada Özi muhafızı Abdurrahman Paşa tarafından oyalanarak, yetişen Ruslar önünde hayatları tehlikeye sokuldu. İsveç ordusunun hayatta kalan 18 bin seçkin askerinden 16 bini RUslara teslim olmak zorunda kaldı; sadece 2 bine yakın İsveçli ve Kazak, XII Karl ve Mazepa’yla birlikte Osmanlılara sığınabildi. Bu rezaletin kovuşturulması, daha sonra bizzat padişah III. Ahmed tarafından buyurulacak: Abdurrahman Paşa’nın kellesi yine İsveç kralının şefaatiyle kurtulacaktır.

Beri yandan Karl’ın Dinyeper’e geçerek bugünkü Moldovya içinde kalan Osmanlı arazisine sığınması, tam anlamıyla bir sürpriz değildi, işin evveliyatı vardı. Kral daha sonra Saksonya’nın Thun şehrindeyken, Bender’deki Özi Valisi Yusuf Paşa’yla iyi ilişkiler kurmuştu. Bender’e sığındıktan sonra ünlü teşekkür mektubunu Topkapı Sarayı’na göndermiştir.

Karl, ilk sığındığı Özi’den dostu Yusuf Paşa’nın yanına Bender’e gitti ve dört yıla yakın süre burada kaldı, siyasetini buradan yürüttü. Başta Rusların protestoları olmak üzere yarattığı rahatsızlık sonunda, zorla Dimetsoka’ya nakledildi. Bir yıl sonra da ülkesine döndü. Osmanlı topraklarında geçirdiği süre zarfında “Demirbaş Şarl” adını alan kralın vedası, mektubunda söylediği gibi hiç de öyle kolay olmamış ve milletlerarası krize sebebiyet veren, hatta vezir başı kopartan beş yıl üç aylık bir zamana yayılmıştı. Kralın kaldığı sürede yaptığı masrafların bedeli, epey beklendikten sonra imzaladığı borç senedine dayanılarak 1727′de Stockholm’a elçi yollanarak istendi. Zahmetli ve rüşvetli pazarlıklardan sonra ödemenin bir kısmı sayılan 32 toplu Patrioten gemisi 10 bin tüfek yüklü olarak 11 Şubat 1739′da İstanbul’a geldi. 1740′ta da Ulrika adlı bir İsveç gemisi 6 bin tüfekle İstanbul’a gelmiş, büyük rüşvetler dağıtılarak kalan borca sünger çekilmiştir.

Demirbaş Şarl ve İvan Mazepa, Poltava Muharebesi sonrası Dinyeper Nehri'nde

Karl, Osmanlı topraklarından ayrıldıktan sonra dört yıl daha savaşarak yaşadı ve 30 Kasım 1718′de Norveç’te, Fredriksten kalesi önündeki muharebede başından vurularak öldü.

İvan Mazepa ise tarihin kaydettiği en çelişkili isimlerden biridir. 1696′da Azak Kalesi’ni Ruslarla birlikte ele geçirip Türk müdafilerini acımasızca öldürmüştü. 1709′da ise İsveçlilerle birlik olup Ruslara yenilince sığındığı Bender Kalesi’nde öldü.


Hiç yorum yok: